Hayatta herkesin özel bir şey
başarma arzusu vardır. Murphy’nın bilinen kuralıdır: “Herkesin zengin
olmak için işlemeyen bir planı vardır”. Siyasetçilere biraz yakın olunca
gördüm ki, siyasetle ilgilenen en yeteneksiz insanların bile iktidar olmak
için işlemeyen (liderlerine dinletemedikleri) bir planları var. Bu yazıda
J. Champy ve N. Nohria’nın yazdığı “Tutku Eğrisi” (The Arc of Ambition)
kitabından yola çıkarak insanların hayallerinin gerçek olmasını sağlayan
tutkuyu inceleyeceğiz.
Başarılı insanlar üzerinde
yapılan araştırmalar “tutku”nun bir eğrisi olduğunu ortaya koymuştur.
Tutkunun birinci adımı yükselme dönemidir. Bu dönemde kişinin hayali
konusundaki kararlılığı ve cesareti bu hayalin gerçekleşme şansını
belirler. İkinci adım hırsın gerçekleşmesini temsil eder ve kişinin
kendisinden daha büyük ve güçlü bir eser yaratma mücadelesini içerir. Bu
eser yeni bir iş kurmak, bir alanda yapılmamış olan bir şey yapmak, özgün
bir kitap yazmak, adını yaşatacak bir üniversite kurmak veya bir ülke
yaratmak olabilir. Üçüncü adım da hırsın sönüşünü temsil eder. Her
başarılı insanın heyecanını ve mücadele hırsını kaybettiği bir dönem
vardır.
Tutkulu ve başarılı insanlar
mı tarihi yaratır, yoksa tarih mi onları? Liselere özgü bu “münazara”
konusunda gerçek herhalde arada bir yerlerdedir. Edison ampulü icat
etmemiş olsa, herhalde bugün karanlıkta oturuyor olmayacaktık. Benzer
şekilde Fatih Sultan Mehmet başaramasaydı, İstanbul yine Osmanlılar
tarafından fethedilecekti.
Başarı öngörülmesi çok zor
birçok şarta bağlıdır. Kişinin yeteneği ve eğitimi yeterli olmazsa, doğru
zamanda doğru yerde bulunmazsa, hırs denilen itici içsel güce sahip
olmazsa başarılı olamaz.
Herkesin görmediğini
görmek: Hırslı insanlar herkesin
baktığına bakar, herkesin gördüğünden farklı bir şey görürler. Tutku, bir
fikri veya sıradan veya imkansız gibi görünen bir şeyi mümkün kılar. Ondan
sonra sıkı çalışma başlangıçta hayal gibi görüneni gerçeğe dönüştürür.
Bilinen ve sıradan bir ürün olan “kahve”de bir farklılık yaratmak ve bundan
bir zincir doğurmak kolay değildir. Howard Schultz, Starbucks zincirini
kurarak dünya üzerinde 2 bin Starbucks Cafe’ye, kahve kokusunu duymak
isteyenleri çekmeyi başarmıştır. Benzer şekilde günlük haber her TV
istasyonu için hiçbir özelliği olmayan bir programdır. Ancak Ted Turner
seyahat edenlerin ihtiyacını öngörerek kurduğu TV ile gün boyu haber veren
CNN kanalını kurmuştur.
Başarı tutkusu olan insanlar
geçmişin kendilerine koydukları sınırları aşar ve yeni yollar denemeye
cesaret ederler. Başarılı insanların ortak özelliği önlerindeki engelleri
aşacak berrak bir görüşe sahip olmalarıdır. Bu insanlar ya engelin üzerine
cesaretle giderler, ya da etrafından dolaşacak yaratıcılığı
gösterirler.
Örneğin lise eğitimini
tamamlamayı başaramamış ancak mekanik konusuna yatkınlığı olan Wright
kardeşler, 1894 yılında uçmaya ilgi duymuşlar ve 1903 yılında ilk kez uçan
motorlu bir araç yaparak hayallerini gerçekleştirmişlerdir. Saatte 60 km.
hızla uçan uçakları ile 1908 yılında ABD Savunma Bakanlığı ile anlaşma
yapmayı başarmışlardır.
Başarıya ulaşmak isteyen
insan, hayali ne kadar imkansız gözükürse gözüksün, işe o hayalinin
gerçekleşebilecek tarafından başlar. Ellerinin terlemesine, kalbinin
çarpmasına ve belirsizliğin ürkütücülüğüne boyun eğmez ve konfor alanının
dışına çıkar. Tutku başarının temelidir. Tutkunun ilk adımı da bilineni
tekrarlamak değil, farklı bir şey yapmayı göze almaktır.
Sebat ve kararlılık:
Başarıya ulaşmak kolay değildir. Başarı konusunda sebat ve kararlılık
esastır. Sebat göstermeden tutku eğrisini yükseltmek mümkün değildir.
Hayal ve kararlılık, sonunda hayret uyandıran sonuçlar doğurur.
Nelson Mandela’nın Güney
Afrika’da ırkçı bir toplumdan demokrasiye geçişi sağlaması 50 yıldan uzun
bir zaman aldı. 27 yılı hapiste geçen bu süre içinde Mandela hiçbir zaman
umudunu kaybetmedi çünkü bütün beyazların ırkçı olduğunu kabul etmedi ve
hapsedilmeyi bir yenilgi olarak görmediği için de
içselleştirmedi.
Mustafa Kemal, Kurtuluş
Savaşı’nı bir mucize gibi görenlere şunu söylemişti; “Yapacağım işlerin ne
olduğunu ve ne olacağını o kadar açık görüyordum ki, bu milletin bu
neticeye ulaşacağına kati inancım vardı.”
İyimserlik insanın zihnini
imkanlara açık tutar. İyimserlik olumlu düşünce, yapıcı tavır ve sonucun
değiştirileceğine olan inançtan oluşur. Başarıya ulaşan insanlar
başkalarının başarılarından ve kendi hatalarından öğrenirler.
Doğru zamanı seçmek:
Tutku eğrisinin yükseldiği noktaya ulaşmak “doğru ân’ı yakalamaktan
geçer”. Eyleme geçmek için doğru zaman kaçırılırsa, başarı hayal olarak
kalmaya devam eder. İstanbul’un işgali üzerine M. Kemal Anadolu’ya geçerek
mücadele etmeye karar vermiş ve 16 Mayıs 1919’da Bandırma vapuru ile
Samsun’a hareket ederek Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin doğuşunun temelinde, ân’ın yakalanması yatmaktadır. Önemli
olan doğru zamanda doğru yerde bulunmaktır.
Başarılı insanların ortak
özelliklerinden biri de dünyanın nereye gittiğini görmeleri ve eğilimleri
farketmeleridir. Örneğin McDonald’s efsanesinin arkasındaki kişi Ray
Kroc’tur. Oysa Kroc sanıldığı gibi McDonald’sı kuran kişi değildir. Sadece
açılmış olan bu yeni restoranın iş yapabileceğini anlayıp, ulusal
franchising ajans hakkını alma önerisini getirmiştir. Eğilimleri
farkedebilmek, iyi dinleyici olmaya, iyi gözlemci olmaya ve sonra da
eyleme geçecek girişimciliğe ve cesarete sahip olmaya bağlıdır.
Tutkuyu dengelemek:
Tutkunun fazlası zararlı olur mu? Eğer zeka ile dengelenmiyorsa,
kesinlikle evet. Her başarı öyküsünün arkasında risk vardır. Ancak zeka
ile dengelenmeyen risk kişiyi felakete sürükler. Kişi dikkat etmesi
gereken yerde, cesaret gösterirse malından, canından ve itibarından olur.
Kendini yenilmez gören yanılır. “Ben ne yapsam başarırım” diye
özetleyebileceğimiz “başarı hastalığı”na tutulan kişiler hatalarının
bedelini ellerindekini kaybederek öderler.
Başarı insan egosunu şişirir.
Başarılı insanlar çok kere yetenekli ve hayat enerjisi yüksek insanlardır.
Ancak aşırı şişmiş bir ego başarısızlığı hazırlar ve hayalleri yıkabilir.
Bu tehlikeden uzak durmak için aşağıdaki dört öğeyi hesaba katmak
gerekir.
Zaman: Bir gün 24
saat, bir hafta yedi gündür. Bu basit gerçek çok kere gözardı edilir.
Başarılı insanlar belirli bir sorunu çözebileceklerine veya bir konuda
başarabileceklerine inanırlar. Bu doğrudur ancak hayatın diğer yükleri de
hesaplandığında zamanları yetmeyebilir. Çünkü günün bütünü çalışarak
geçmez.
Yetenek:
Çevredeki
insanların yeteneklerini farketmek ve onların güçlü yanlarından
faydalanacak şekilde işleri delege etmek gerekir. İnsanın her işi kendi
yaparak başarılı olması mümkün değildir.
Momentum:
Zirveye ulaşan momentumu kaybeder ve düşüşe geçer. Buna hazırlıklı olmak
gerekir.
Risk: Kendi alanında
sonsuza kadar zirvede kalmak mümkün değildir. Daha iyi fikirleri olanları
izlemek ve onlardan yararlanmak gerekir. Bunlar olmuyorsa da “nerede
duracağını bilmek” gerekir.
Eğitimciler öğrenim sürecinin
verimliliğini artıran bir yetkinlikten söz ederler: Üstbiliş olarak
çevirebileceğimiz “metacognition”, edinilen bilgiyi bilinçli bir biçimde
anlamayı, denetlemeyi ve uygun biçimde kullanmayı içerir. Benzer bir
yetkinliği biz de yazımızın başında değindiğimiz hırs ve tutku ikilemine
uygularsak, tutkularımızın farkına vararak anlayacak, denetleyecek ve
uygun kullanılmasını sağlayacak bir bilinçten söz edebilir
miyiz?
Tutkuyu başarıya dönüştürmek,
bir yandan da bu güçlü duygunun içinde uyuyan şeytanı dizginlemek için,
“üsttutku”da diyebileceğimiz, duygusal zekanın işlevi olan bir yetkinliği
geliştirmeyi amaç edinmeliyiz.
|