Başarma ihtimaliniz başarabileceğinize inandığınız kadardır.
İnancınızı şiddetlendirerek ruhunuzun derin noktalarına ilerlersiniz.
İman,
Yaratıcının sınırsızlığına ayna olmak için başvurabileceğimiz tek kaynaktır.
Başarı yolculuğunda bizim gücümüze değil, bizimle olan güce dayanacağız.
Eğer
bir gün siz de unutulmaz bir eser üretirseniz, bunu içten bir inançla
yaptığınız duanıza borçlu olacaksınız.
Mantık size engellerinizi, inançsa desteklerinizi gösterir.
Başaranlar, önce inandılar, sonra yaptılar; başaramayanlar ise, önce yapıp
sonra inanmayı deniyorlar.
Ne
kadar eminseniz, sezgileriniz, tahminleriniz veya rasgele tercihleriniz o
kadar isabetli olacaktır.
İnanıp direnirseniz, ıssız
çölün sessiz kuyusuna da düşseniz, ilahi yardım size gönderilecektir.
Şimdi
değiştirdiğiniz bir inanç, sonsuza dek geleceğinizi değiştirmek üzere
ruhunuzla birleşmiştir.
Mutluluk, insanın neler elde ettiğiyle ilgili değildir; insanın neler
hissettiğiyle ilgilidir.
Bir
çocuk çamurların arasında mutluyken, bir kral tahtında mutsuz olabilir.
Hayallerinize saldıranlar, aslında kaderinizle savaşıyorlar.
Sınırsız Kudretin yapabilme gücünden şüphelenen, kendine inanamaz.
Güneşle ilişkisi kopan Ay karanlık; Yaratıcıyla bağı kopan insan yokluktur.
Hayatınız, yapamayacağınıza inandıklarınızla hapsedilecektir. Hayali
sınırlarınızı aşamayacaksınız.
Niyetlerimizle uyuşmayan
isteklerimiz kabul edilmeyecektir.
Başarımızı,
“eylemlerimizin mükemmelliği” değil, “niyetlerimizin yüksekliği”
belirleyecektir.
Şayet başarırlarsa,
Kaderleri su için kuyu kazana su, altın için kuyu kazana altın sunacaktır.
Yaptıklarımızın değil,
gerekçelerimizin sonuçlarını alacağız.
Niyetlerimizi kontrol
edemezsek, hayatımızı kontrol edemeyiz.
Gerekçelere adanmayan her
dakika, sokağa salınan gerekçeler tarafından çalınacaktır.
Ruhunuzla dinlemezseniz,
ruhsal evreni kuşan bilgiler beyninize akışmazlar.
Ruhunuz edindiği tüm
bilgileri gerekçelerinize çözüm bulmak için sorgular.
Engellerinize
gerekçeleriniz kadar meydan okuyacaksınız.
Düşündüğümüzü
başaramamamızın asıl nedeni, düşüncelerimizin duygu üretememesidir.
Duygular bir defa
istemenin gücünü, bir milyon kez istemek kadar büyütebilir. Sesi çığlığa
dönüştüren duygudur.
Para dağıtıldıkça azalır;
ama, duygu dağıtıldıkça artar.
İsteklerinize yüklediğiniz
duygular ne kadar yoğunlaşırsa, onlara ulaşmak için harcamanız gereken emek,
o
kadar a azalacaktır.
Heyecan, sadece sürekli
yenilenmeyi ve farklılaşmayı başaran hayatı kuşatır.
Büyük isteklerin ilk
karşılığı, büyük heyecanlardır.
Beş bin ilgili ve duyarlı
insan, elli milyon ilgisiz ve duyarsız insanı istediği gibi sürükler.
İnsan bilmediğine
muhtaç değildir; muhtaç olmadığından heyecan duymaz ve heyecan
duymadığına talip olmaz.
Başarının sırrı,
çaresizlik sınırının ötesine geçebilecek kadar ısrar edebilmekte gizlidir.
Bir hayal sizi bugün
coşturuyorsa, yarın da coşturur; o zaman zihninizde sürekli dolaşmasına izin
verin.
Hayalde kavuşmanın
zevkini, kavuşma yolculuğunun çilesine tercih edenler, kavuşamazlar.
Herkes şimdi hızlanabilir;
ama çok azımız, süper hızlara ulaşabilmek için yıllarca çalışmayı göze
alıyoruz.
Kabuğunu genişletemeyen
ağaç ya kurur, ya da çatlar.
Kısa dinlenme aralıkları
dışında duraklamayın; duraklamak durmanın ilk biçimidir.
Mücadele devam edebildiği
sürece yenilgi yoktur.
Kanaatkar, Yaratıcının yönettiği evrende, Yaratıcının gücüne dayanarak
gezinir.
Hırslı insan, kendini
güneş sanan ateşböceğidir. Kanaat ise ateşböceği olan insanı güneşe
dönüştürür.
Kanaat, çılgınca istemek ve çalışmak; ama, elde edilen her sonuca razı
olmaktır.
Hırsla ilerlediğimizde, ya stres enerjimizi tüketir; ya acele yüzünden takılıp
düşeriz; ya da dayanamayarak vazgeçeriz.
Kanaat bizi hedefe ulaştıran çabalara, hırs ise hedef sonrasındaki monotonluğa
odaklandırır.
Mutluluk, sonuçları sorun yapmamakta; çalışabiliyor olmayı şükran vesilesi
saymakta gizlidir.
Mevcut imkânlarından mutlu olmayanlar, cumhurbaşkanı da olsalar mutsuzluğa
mahkûmdurlar.
Hırstan kurtulmanın yolu,
kendi için istediğini aynı anda herkes için de istemektir.
Başkalarının kararlarıyla davranmaya devam edersek, kendi kararlarımızı
veremez hale geliriz.
Bugün
diktiğiniz ağacın yarın meyve vermesi imkânsızdır.
Önemli olan, başarıya ulaşmak değil, başarı yolunda bugün yeni bir şey yapmayı
başarmış olmaktır.
Yaşadığımız her olaydan kendimizi sorumlu tutarsak, diğerlerinin hatalarıyla
kendimizi cezalandırmış oluruz.
Bir toplumun gücünü
belirleyen, sahip olduğu nüfusun çokluğu değil, buluşturduğu ruhsal
ortaklıkların çokluğudur.
En güçlü ruhsal enerji,
imana dönüşmüş düşünce üzerinde yeşerir.
Haksız eleştirenler kadar
eleştirilen, haksız aşağılayanlar kadar aşağılanan kimse görmedim.
İdeolojilerin yıkıldığı
gün, arkalarındaki toplum desteğinin bittiği gündür.
İyilik, kaynağından
sürekli beslenen ışık gibidir; yansıdıkça şiddetlenir.
Kanla ve intikamla
beslenen ideolojilerin yıkıldığı gün, arkalarındaki toplum desteğinin bittiği
gündür.
Lânetinizin ilk düşmanı
siz olacaksınız.
Nesneler ezeli okyanustan vücuda akan, kalıpları, kıvrımları belirlenmiş birer
nehir gibidir; akarlar ve öteki evrene
dolarlar.
Yapabildiklerimiz, yapmaya kalkıştığımızda, Yaratıcımızın yarattığıdır.
Olup
bitenler, fark edilmeyecek kadar "şah damarımıza yakın", “kendimiz olduğunu
sanacağımız kadar varlığımıza
nüfuz etmiş bir kudret” tarafından yaratılır.
Yaratıcının kanunlarında zerre kadar rasgelelik, hikmetsizlik veya gereksizlik
yoktur.
Doğa
yasalarına uymak, Yaratıcı İradeye dayanmaktır.
Yaratıcımız yapmak istediğimizi yaratır.
İsteklerimiz kitleselleştiği ölçüde diğerlerinin tercihleri de dikkate
alınmaktadır:
İrade
alanı en dar insan, en bilgisiz insandır.
Yaratıcı Kudret tüm geçmişleri geleceğinden ve gelecekleri geçmişinden bilen
ilmiyle, hayatımıza iki yönden de
müdahale eder.
Meleklerin bildikleri, Yaratıcının onlara öğrettiğidir; yaptıkları, O’nun
emrettiğidir.
Yaratıcımızın kudretini, alnımızı okşayan rüzgar esintisinde, gözlerimizle
saklambaç oynayan ışık serpintisinde
bulabiliriz.
Muhammed Bozdağ 'ın "Ruhsal Zeka" adlı kitabından alıntıdır.
www.yetenek.com
|