Mucizeler ülkesi de denilebilir... Ülkemizden bahsediyorum.
Bana herhangi bir
ülke gösterin ki, bizim sabredebildiklerimize katlanabilsin. Hiç sanmıyorum.
Elektrik kesik, ses eden yok! Sular akmaz, aynı sabır! Her iktidara gelen
zaman ister, eskisini aratır hale gelir, tık yok! Ama bütün bunlara rağmen en
ufak şeylere sevinir, mutlu olur, her şeyi unuturuz. Gösterişi sevmediğimiz
gibi, yarattığımız mucizelerin de farkında olmayız.
Aşağıdaki örnek gibi;
Bir reklam ajansımız, 50 000 adetlik baskılı T-Shirt ihracat bağlantısı
yapmıştı. Sıcak baskı tekniği ile yapılan bu uygulama, herhangi bir fotoğrafın
T-Shirt’e basılması şeklinde oluyordu. İlk 10 000 adetlik parti yerine
ulaştığında, alıcı firma işin mükemmelliği karşısında gözlerine inanamamış,
uygulamayı yerinde inceleyip bilgi sahibi olmak için bu konuda uzman iki
kişilik heyeti Türkiye’ye yollamış. Olay buraya kadar göğüs kabartıcı. Ancak,
reklam şirketini almış bir panik. O kadar iptidai bir yöntem uyguluyorlar ki,
bunun ilgili firma tarafından anlaşılıp siparişin iptal edileceği korkusunu
yaşıyorlar. Derken heyet geliyor. Karşılıklı sevgi gösterileri, iltifatlar,
izzet-i ikram; heyet sabırsız, illaki imalatı göreceğiz diye sızlanıyorlar.
Bizimkiler hala panikte; yapacak başka birşey kalmıyor, utana sıkıla atölyenin
yolunu tutuyorlar. Sanayi sitesinin loş bir katındaki atölyeye girdiklerinde
manzara şöyle; bir kırık dökük masa, yerlerde boyalar, yırtık elbiseli birkaç
çırak, iki usta ve on beş metrelik uzun bir tezgah ve tabii ki meşhur
T-Shirt’ler baskı için sıra bekliyorlar. Bu ortamda beyaz T-Shirt’lere bu
kadar temiz baskı yapmak olanaksız. Ama heyet nezaketen uygulamanın
başlamasını istiyor. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan firma yetkilileri,
çaresiz gösteriye başlıyorlar. İki çırak, masaya paralel tahtanın iki ucundan
tutuyorlar. Bu arada usta gerekli boya ayarını yapıyor ve: Şimdi!, diye
bağırıyor. İki çırak var güçleri ile öteki uca koşuyorlar. Sonuç: Harika....
Ertesi gün heyet teşekkür ederek ayrılıyor. Korku ile beklenen birkaç gün
sonra karşı firmadan 50 000 adetlik bir sipariş daha geliyor. Bizimkiler,
kabul edilmenin sarhoşluğu içinde bayram yapıyorlar. Olaydan bir yıl sonra
heyetin verdiği rapor tesadüfen ellerine geçiyor. Aynen şöyle:
“Türk’ler bütün ısrarlarımıza rağmen söz konusu fabrikayı bize göstermediler.
Ancak sanayi casusluğuna karşı aynı ürünün sahtesinin yapıldığı yerde bizi
aldatmaya çalıştılar. Biz nezaketen inanmış göründük. Orada bu sürede değil 50
000 adet, 500 adet dahi baskı yapılamayacağını çocuklar bile anlar. Bu
bakımdan siparişin devamını Türk’lere vermekten başka çaremiz yoktur.”
Yarattığımız mucizelerin bile farkında değiliz.
|